Tevfik
Tevfik
Meshru Art
Teslim alım stok durumu yüklenemedi
Paylaş

Tawfik (1946)
“Tüm başarı Allah’tandır.”
Bu eserin tezhibi, Necmeddin Okyay’ın öğrencisi Fatma Rikkat Kunt tarafından yapılmıştır.
Necmeddin Okyay (1883–1976)
Hattat, ebru sanatçısı, mücellit, okçuydu ve gerçek bir “hezarfen”di — birçok sanat dalında usta bir isimdi.
20. yüzyılda İslam sanatları dünyasının en seçkin figürlerinden biri olan Necmeddin Okyay, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki Toygartepe semtinde doğdu. Eğitimine Kur’ân-ı Kerîm’i ezberleyerek başladı ve kısa sürede hat sanatına derin bir ilgi geliştirdi. Rika, divanî ve celî divanî yazılarını öğrendi; ardından Filibeli Hacı Ârif Efendi ve Sâmi Efendi gibi üstatlardan eğitim aldı. 1905 yılında ta‘lik hattından, 1906 yılında ise sülüs ve nesih hatlarından icazet aldı.
1903 yılında gördüğü tek bir ebru kâğıdı, hayat boyu sürecek olan ebru sanatına ilgisinin kıvılcımını yaktı. Sultantepe Özbekler Tekkesi’nde Edhem Efendi’den ebru, kâğıt boyama ve âhar (kâğıt cilalama) tekniklerini öğrendi. Kısa süre içinde kendi denemelerine başladı ve zamanla ebru teknesine doğrudan lale, karanfil ve sümbül resmetmeyi başardı — bu yenilik “çiçekli ebru” sanatının doğmasına öncülük etti. Geliştirdiği bu özgün teknik “Necmeddin’in ebrusu” olarak ün kazandı.
1925 yılında, eski bir mücellit atölyesinden geleneksel kabartma aletlerini edinmesiyle birlikte cilt sanatına ilgisi arttı. Klasik Osmanlı cilt tekniklerini, galvanoplasti gibi modern yöntemlerle birleştirerek hem yeni deri ciltler üretti hem de değerli tarihi eserleri restore etti.
1927 yılında, klasik Osmanlı süsleme sanatını modern bir estetik anlayışla bir araya getiren özel bir cilt serisi hazırladı. Her bir cilt kapağı, dönemin ruhunu ve sanat ustalığını yansıtan özgün bir tasarıma sahipti. Bu çalışmalardan elde ettiği gelirle, Şeyh Hamdullah’ın Sultan II. Bayezid için yazdığı bir Mushaf’ı satın aldı.
Hat, ebru ve cilt sanatındaki ünü, onu Medresetü’l-Hattâtîn, Tezyînât Mektebi ve daha sonra Güzel Sanatlar Akademisi gibi önemli kurumlarda öğretmenliğe taşıdı. 1916 yılında resmî olarak ebru ve âhar hocalığına atandı. Rika, sülüs ve celî gibi hatları yıllar boyunca sayısız öğrenciye öğretti. Evi de aynı zamanda sanata ve ilme adanmış bir meşk merkezi haline geldi.
Teknik merakı onu mürekkep yapımı ve malzeme bilgisi alanlarında da derinleşmeye yöneltti. Okyay, imzasız yazıların hattatını ve tarihini sadece yazı stilinden tespit edebilmesiyle saygı görüyordu. Sanatın ötesinde ise, okçulukta yetkin, “Üsküdar usulü” Kur’ân kıraatiyle tanınan bir okuyucu ve bahçesinde 400’den fazla gül çeşidi yetiştiren tutkulu bir gül meraklısıydı.
Öğrencileri arasında 20. yüzyılda İslam ve Türk sanatlarının yeniden canlanmasında önemli rol oynayan A. Süheyl Ünver, Fatma Rikkat Kunt, M. Uğur Derman, M. Emin Barın, Ali Alparslan ve Mustafa Düzgünman gibi isimler ile oğulları Nebih, Sâmi ve Sâcit yer almaktadır. Bu isimler aracılığıyla, hat, ebru, cilt ve tezhip sanatlarında Okyay’ın öğretisi modern Türkiye’de geleneksel sanatların seyrini belirlemiştir.
1960 yılında, kişisel koleksiyonunun büyük bir kısmını Topkapı Sarayı Müzesi’ne bağışlayarak sanat mirasının gelecek nesillere aktarılmasına katkıda bulunmuştur. Necmeddin Okyay, yalnızca bir İslam sanatı ustası değil; aynı zamanda güzellik, incelik ve geleneği her eserine yansıtan bir estetik mirasın muhafızı olarak anılmaktadır.